BİT PALAS

    Author: bestemina Genre: »
    Rating

    Elif ŞAFAK
    Doğan Kitap
    380  sayfa


    kitapokusak.com Güncel Fiyatı : 19,09 TL
                                                                                                                          23.07.2011

    İstanbul'da bir apartman.
    Bonbon Palas.
    Bu kitapta:Bonbon Palas'ın Bit Palas olma öyküsü.



    BİT PALAS / ELİF ŞAFAK

    ÖNCESİ ;
    Önceleri bu bölgede biri küçük dikdörtgenim si ve bakımlı diğeri büyük,yarı dairemsi bakımsız,her ikisi de hem hınca hınç dolu hem de alabildiğine ıssız iki kadim mezarlık vardı.
    Büyük olan Müslümanlara,küçük olan ise Ermenilere aitti.
    Çok sürmedi.Ardı arkası kesilmeyen göçlerle şehir ,bir beton ordusunun neferleri gibi yan yana dizilip,uzaktan bakıldığında hepsi de birbirine benzeyen yapılarla dolup taştı.

    Evlerin yollara göre değil,yolların evlere göre yapılageldiği bir şehir olduğuna göre İstanbul,yeni yolun yapımı da mümkün olduğunca az evin yıkımı anlamına gelmeliydi. Böylelikle, geriye tek bir güzergah kalıyordu :mezarlıkların bulunduğu yokuşlu arazi.

    Bu doğrultuda her iki mezarlık arazisinin de buradan kaldırılıp,üzerlerinden yol geçecek surette dümdüz edilmesine karar verildi.



    DAHA ÖNCESİ;
    Agripina Fyodorovna ANTIPOVA 1920 sonbaharında, bulunduğu yük gemisinin güvertesinden İstanbul'u ilk gördüğüne,karnında küçük,sırtında büyük bir şişkinlik vardı ve çok açtı.
    İstanbul o sırada kendi derdinde üstelik işgal altındaydı.Yeni demir atmış geminin güvertesinden yarı şaşkın yarı vakur kendisini süzen on dokuz yaşındaki genç kadına göz ucuyla baktı.
    İnsanların kaba saba davranabildikleri görmüştü görmesine de, bir şehrin küstahlığına ilk kez tanık oluyordu.
    General Pavel Pavloviç ANTIPOV,karısının aksine ne  gün, ne de daha sonra İstanbul'a özel bir ilgi göstermedi.Hani şu, zayıf kadınları seven, ya da sevdikleri kadınları zayıflaştıran erkeklerdendi.
    Bu yüzden, sımsıkı bir şefkatle sarıldı Agripina'ya gemiden inerken.Sadece karısını değil,doğacak bebeklerini ve Rusya'dan kaçırabildikleri tüm servetlerini de kavradı onu tutarken.
    Ama iki ayın sonunda hiç olmaz sa iki yıl boyunca rahat etmelerini sağlayacağını umdukları servetlerinden geriye bir şey kalmamıştı.
    önünde iki seçenek vardı:bir an evvel iş bulmak ya da Fransa'da yaşayan yüz karası kardeşine mektup yazıp yardım istemek.

                                   * * * * * * * * ** * * * * * *
    Payel ve Agripina Antipova 1966'da Bonbon Palas'ın 10 numaralı dairesine taşındıklarında tüm gökyüzü dolgun,hantal,kurşuni bulutlarla kaplamıştı.Tanrının hiç parlak jelatinli bonbon'u kalmamış gibi.

    1972 yılında Pavel Pavloviç tam 100 yaşında öldüğünde, Bonbon Palas apartmanı gayri meşru kızına kaldı.



    ŞİMDİ;

    1 NUMARA:MUSA,MERYEM,MUHAMMET:
    Muhammet'in niçin arkadaşları tarafından sürekli itilip kakıldığını anlamakta güçlük çekiyordu.Mesela kapıcı çocuğu olması olmazdı; civarda oturan aynı mesleği yapan hısım akrabanın ağzını yoklamış,onların çocuklarının başlarında böyle musibetin olmadığını anlamıştı.Geriye ne kalıyordu ki?Diğer çocuklardan ne daha şişman, ne daha çirkin, ne daha aptaldı Muhammet.Neden bir türlü beceremiyordu kötülerle baş etmesini?
    Şişkin karnına baktı umutsuz gözlerle.Aradığı cevabın burnunun dibinde durduğunu biliyordu bal gibi:Musa yüzünden.


    2 NUMARA : SİDAR İLE GABA :
    Tekti Gaba adlı köpeği,biricikti Sidar'ın gözünde.Aslında bu evde her şeyden bir tane vardı.Bir tane Gaba,bir tane Sidar,bir bilgisayar,bir kanepe,bir sandalye,bir koltuk,bir masa,bir lamba,bir tencere,bir bardak,bir tabak,bir çatal,bir kitap,bir CD,bir çarşaf,bir kalem...

    3 NUMARA: KUAFÖR CEMAL&CELAL:
    Burada olmaktan hoşnut değildi Cemal.Gene de bir yere gitmeyişinin yegane sebebi,ikizinin Türkiye'ye çakılmış olmasıydı.Geride kalan yarısının, tek bir harfle ayrı düştüğü ismin, benliğindeki kapanmayan gediğin hatırına dönmüştü Avustralya'dan.

    4 NUMARA :ATEŞMİZACOĞULLARI:
    Onlar ne apartmana girip çıkanlara görünmeye tahammül edebilir ne de geleni geçeni gözetlemeye niyetlidir.Evlerinin dışındaki dünya bitmek tükenmek bilmez bir vehim kaynağıdır nazarlarında.Doğrusu memlekette soyadı kanunu çıktığında ailelerin isteklerinden ziyade taşıdıkları özellikler göz önünde tutulmuş olsaydı,bugün Bonbon Palas'ın 4 numaralı zilinin üzerinde Ateşmizacoğlu yerine Bitmeztükenmezevhamlaroğlu yazıyor olabilirdi.

    5 NUMARA :HACI HACI VE OĞLU,GELİNİ,TORUNLARI :
    Öğleden sonra,zaman adım adım yavaşlardı beş numaralı dairede.Her gün şaşmaz biçimde,hep aynı şeyler,aynı sırayla tekrarlanırdı.Sabah erkenden anneleri işe,babaları iş aramaya gittiğinden çocuklara bütün gün dedeleri bakıyordu.


    6 NUMARA :METİN ÇETİN VE KARISI NADYA :
    Nadya,bu şehre geleli dört sene olduğu halde,İstanbul hala koskoca bir muammaydı.O kadar az yerini görmüştü ki şehrin,ne yön biliyordu ne yordam. Cehaletinden cesaret aldı. Köprüyü geçip Anadolu yakasındaki stüdyoya varması iki saatine mal olsa da,adresi bulmak ummadığı kadar kolay oldu.Kocasının ofisinin önünde durup içeriye baktı. Metin Çetin genç bir kadınla yan yana,diz dize oturmuş ,bir elini kadının dizine koymuş, öteki elinde tuttuğu ufacık fincanı evire çevire kahve falına bakıyordu.
    Ne var ki Karısı Nadya şaşkınlıktan büyüyen gözlerini kocasının üzerinden ayıramadığı için, kadına dikkatlice bakamadı. Onu öylesine allak bullak eden ,tanık olduğun samimiyetten,uğradığı ihanetten ziyade,Metin Çetin'in  yüzündeki kuş tüyü yastık yumuşaklığındaki ifadeydi.   

    7 NUMARA : BEN :
    Hep bu ev yüzünden.Taşınalı iki ay,beş gün oldu.Zamanın dirhemle ölçülebilir bir şey olduğunu öğrenim burada.Geçen her günü sayıyorum.Bu zaman zarfında çoktan yerleşmiş,iyi kötü bir düzen kurmuş olmalıydım.Oysa bir türlü yerleşemediğim gibi,sanki her an yeniden ayaklanacakmışım gibi yaşıyorum.

    8 NUMARA :MAVİ METRES:
    Dolabı açıp iç çamaşırlarına baktı.Fazla düşünmedi ne giyeceğini,nasıl olsa zeytinyağı tüccarı fark etmiyor gibiydi. İlk başlarda böyle değildi oysa, bunları kendi seçip getirirdi.Getirdikleri hepsi de aynı renkti: aynı parlak,berrak,sonsuz gök mavisi.

    9 NUMARA :HİJYEN TİJEN İLE SU:
    Hijyen Tijen'in temizliği son üç senedir etrafındakilere kaygı verecek boyutlara ulaşmıştı.Olur olmadık zamanlarda ,tek başına ya da bir gündelikçi kadının yardımıyla, evin altını üstüne getirebildiği gibi, bazen de tam tersine, bir tek tavanın  kulpuna sıkışıvermiş yağ tortularını kazımaya bütün gününü hasredebiliyordu.
    ***
    Hijyen Tijen'in çöp kokusu yüzünden uzun zamandır gerilen sinirleri,okulun gönderdiği mektubu okuduğunda tel tel kopmuştu.Mektubu kaleme alan öğretmen,öteki çocukların iyiliği için Su'nun bitleri arındığından emin oluncaya kadar okula gönderilmemesini rica ediyordu.

    10 NUMARA :MADAM TEYZE :
    Hemen her akşam ve hemen her sabah, Madam Teyze, cepheleri üstünkörü boyanmış kutu kutu ,kötü kötü evlerin silme yığıldığı boz renkli bir tepeye az biraz yukarıdan bakan balkonunda oturur,bir martı sükutperestliğiyle dinlerdi şehrin rüzgarla toplaşıp,rüzgarla dağılan uğultusunu.
    Ömrünü şu son demlerinde eğer biri çıkıp da ona , başka bir türden olmak kaydıyla,istediği yerde istediği surette dünyaya tekrar gelebileceği vaadinde bulunsaydı eğer, gene İstanbul'da doğmak istediğini söylerdi ve madem ki insan olamıyor , o zaman bir martı kisvesinde...



    Bu on dairedeki on farklı haneye misafir olun,onlar sizi görmeyecek...

    BU KİTABI SATIN ALMAK İÇİN kitapokusak.com ' U ZİYARET EDEBİLİRSİNİZ. 







    Leave a Reply