KAN VE GÜL / ALPER CANIGÜZ

    Author: bestemina Genre: »
    Rating


    KAN VE GÜL
    ALPER CANIGÜZ
    APRİL YAYINCILIK
    216 SAYFA




    BİR KARA DEJAVU

    Ben bu anı  yaşamıştım dediğimiz dejavular vardır , başkarakterimiz Aziz 'in de başına geliyor ama
    ben bu anı y a ş a m a m ı ş t ı m  diyor

    Çok karışık gözükse de bir kaza sonucu Aziz 20 yıl öncesine şimdiki durumunun bilinci ile geri dönüyor (üniversite yıllarına, çok sevdiği ama boşandığı karısı ile tanıştığı flört ettiği yıllara)

    Günümüzdeki olumsuzluklara geçmişte tekrar müdahale ederek akışı değiştirmeye çalışıyor.

    Ölen bir arkadaşının ölmesini engellemeye ve onun bulunamayan katiline ulaşmayı hedefliyor.
    Çok sevdiği karısı ile ilk tanışma yılları olan üniversite hayatına dönüyor ve  tekrar o yıllarda birlikte olmanın tadını çıkartırken aslında hep yapmak istediği şeylerin "engellenmeden"deneme şansına ulaşıyor.

    Keşke böyle yapsaydım dediğimiz veya yapamadığımız şeyler için tekrar fırsatımız olsa bu sefer yapsak hayat çokmu güzel olur du ?

    Aziz için çok öyle olmuyor.
    sanırım bazen hayatı akışına bırakmak lazım , ya da önümüze çıkan fırsatları doğru değerlendirmek , gerisini de hayatın akışına bırakmak.

    BAZEN HERŞEYİ TÜM GERÇEKLİĞİ İLE ÖĞRENMEK BİZİ OLDUĞUMUZDAN DA MUTSUZ EDEBİLİR.

    Bence bu cümle ;Kan ve Gül...

    Çok seviyorum Alper Canıgüz okumayı ,siz de benim gib seviyorsanız yada daha hala tanışmadı iseniz "BABALAR VE RENCİDE RUHLAR " kitabı da ilk tanışma kitabınız olabilir.
    Zaten bir kitabını okuduğunuzda gerisi de gelecektir.


    ARKA KAPAK :

    Ben bu anı daha önce de yaşamamıştım sanki…”



    Gül bahçesi maziye, kanlı bir yolculuk…



    Kan ve Gül, fantastik bir polisiye.

    Rengini kandan, kokusunu gülden alan bir roman.

    Ziyadesiyle hazin, epey hareketli, hayli komik.



    İkinci sınıf aşk romanları çevirmeni, orta sıklet avare Aziz, bir yangında küle dönüşmek üzereyken, zamanda yolculuk yaparak yirmi yıl öncesine döner; üstelik yirmi yaş gençleşmiş bir halde.

    Henüz işlenmemiş bir cinayeti çözmek üzere harekete… geçmesi pekâlâ mümkündür.

    Karizmatik sosyopat Abdül’ün hayatını kurtarması… galiba iyi olacaktır.

    Mazi tesisatını tamir edebilirse, hayatı, istikbal musluklarından temiz ve tazyikli bir su gibi akacaktır.

    Biricik aşkı Nergis’ten hiç ayrılmayacak, kızı Zeynep’e hakkıyla babalık edecektir.



    Peki, bu amatör dedektif, kaderin hükmünü değiştirebilecek midir?

    Maktulü kurtardığına, katili bulduğuna memnun olacak mıdır?

    Geleceği görmek mi daha zordur yoksa geçmişi mi?



    Kara mizah ustası Alper Canıgüz, beşinci romanında, kurgu ve anlatımdaki yetkinliğini bir adım daha öteye taşıyor.



    Gelecek, bazıları için, hakikaten de uzak bir hatıradan ibarettir. Böyleleri açısından varoluş, hayatın meşum bir noktasında, şimdiki zamandan ileriye doğru uzanan bir yol olmaktan çıkıp, onları geçmişle gelecek arasına sıkıştıran bir hapishaneye dönüşmüştür. Bu, trajik bir hal midir? Herhalde öyledir. Fakat burada bize düşen, kimseyi yargılamak değil; bir köle, ama muhakkak ki pek isyankâr bir köle saymak gereken insanın hazin kaderine dair bir hikâye anlatmak. O yüzden, gelin, az önce sözünü ettiğim iflah olmaz türün bir mensubu sıfatıyla, size her şeyi ta en ortasından başlayarak anlatayım.



    Evlendiğim ve boşandığım tarih, nikah dairesindeki memur ve avukatımızın tuhaf ve müşterek bir cilvesiyle, aynı güne denk gelmekteydi. Doğum 17 Ocak 1995, ölüm 17 Ocak 2004. Dokuz sene; flört dönemimiz de hesaba katılınca, on altı. Flört ne demekse? “Ayrılık acısından kurtulmak için gereken süre, birlikte geçirilenin yarısı kadar” demişti bir arkadaşım Nergis’le boşandığımızda. O zamanlar sekiz seneyi kendimi öldürmeden ya da ne bileyim, en iyi ihtimalle aklımı kaçırmadan geçirebileceğime pek ihtimal vermemekteydim ya, yuvamızın yıkılışının onuncu sene-i devriyesini geride bıraktığım günlerde, o arkadaşımın bu teoriyi belki de beni teselli etmek için uydurduğunu  düşünmeye başlamıştım. Çünkü bu aşkın, bu sevdanın üstünden kış geçiyor, bahar geçiyor, yaz geçiyor, ömür geçiyor lâkin kalbimdeki yara geçmiyor, geçemiyordu. 





    Leave a Reply