DAHA / HAKAN GÜNDAY

    Author: bestemina Genre: »
    Rating

    HAKAN GÜNDAY
    DOĞAN KİTAP
    420 SAYFA



    HAKAN GÜNDAY DAHA


    Bu günler de sıkça duyduğumuz bir konu mülteciler ;DAHA'nın konusu. 

    Hep DAHA fazlasını isteyen mülteciler ,DAHA ekmek, DAHA su, DAHA hava, DAHA iyi bir yaşam .

    Üstelik dokuz yaşında bir çocuk olan Gaza tarafından anlatılıyor bu insan kaçakçılığı öyküsü .

    Gaza'nın babası bir insan kaçakçısı ve Gaza da o yaşında babasına yardımcı oluyor . Aslında çok zeki ve başarılı bir çocuk olan Gaza babası yüzünden kazandığı okula bile gidemezken kaldığını küçücük kasabada insan kaçakçılığı ve insanlık hakkında kendince deneyler yaparak uzmanlaşıyor . 

    9 yaşında insan kaçakçılığı ile başlayan hayat serüveni acı, delilik dolu  yaşam  öyküsünü okurken etkisinden kurtulamayacaksınız.

    Yine bizim için sıra dışı ama Hakan Günday okuyucuları için hayatın sınırında yaşayan karakterlerden biri  daha Gaza.

    Sonunu umutla beklediğim ,Gaza için iyi bir şeyler olsun diye bir solukta okuduğum kitabın sonuna geldiğimde belki Gaza mutluydu ama ben değil. 


    Harvin  ve Dordor adlı iki karakteri hayatınızda özel bir köşeye koyacak, zaman zaman Cuma'yı göreceksiniz belki tv de belki rüyanızda belki bir kurbağada...

    Bir Hakan Günday klasiği daha :DAHA 

    Daha da ne denir ki Hakan Günday'a DAHA dan baska ....

    ARKA KAPAK:
    Siz bu cümleyi okurken, bir yerlerde insanlar, ülkelerindeki savaş, açlık ve yoksulluktan kaçmak için sonu zifiri bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyor. Ancak bu hikâye o kaçak göçmenlerle değil, onları kaçıranlardan biriyle ilgili. Adı Gazâ. Babası bir insan kaçakçısı, Gazâ da onun çırağı. Henüz 9 yaşında. Yani, hayata ve insana dair, öğrenmemesi gereken ne varsa, hepsini öğrenecek yaşta.

    “Doğu ile Batı arasındaki fark, Türkiye’dir. Hangisinden hangisini çıkarınca geriye Türkiye kalır, bilmiyorum ama aralarındaki mesafe Türkiye kadar, ondan eminim. Ve biz orada yaşıyorduk. Her gün politikacıların televizyonlara çıkıp jeopolitik öneminden söz ettiği bir ülkede. Önceleri çözemezdim ne anlama geldiğini. Meğer jeopolitik önem, içi kapkaranlık ve farları fal taşı gibi otobüslerin, sırf yol üstünde diye, gecenin ortasında mola verdiği kırık dökük bir binanın ada ve parsel numaralarıyla yapılan çıkar hesapları demekmiş. 1.565 km uzunluğunda koca bir Boğaz Köprüsü anlamına geliyormuş. Ülkede yaşayanların boğazlarının içinden geçen dev bir köprü. Çıplak ayağı Doğu’da, ayakkabılı olanı Batı’da ve üzerinden yasadışı ne varsa geçip giden, yaşlı bir köprü. Kursağımızdan geçiyordu hepsi. Özellikle de, kaçak denilen insanlar… Elimizden geleni yapıyorduk... Boğazımıza takılmasınlar diye. Yutkunup 
    gönderiyorduk hepsini. Nereye gideceklerse oraya… Sınırdan sınıra ticaret… Duvardan duvara…”



    Leave a Reply